Mehmet GENÇSOY
Köşe Yazarı
Mehmet GENÇSOY
 

Elbet Bir Gün

Sen sanıyormusun ki çelmeyi takan, yere düşenden daha mutlu olur bu hayatta. Unutma, kötü niyetle iyi murada varılmaz. Çünkü kötülüğün kendi içinde bir geri dönüşüm sistemi vardır: Ne ekerse onu biçer insan. Bugün elinde makamdan aldığı güçle yüzünüze gülüp arkanızdan iş çevirenler, sanmasın ki bu hep böyle sürecek. Yok öyle yağma! Kötülük, sahibine dönmek için fırsat kollar. Belki bugünden yarına değil, ama günü geldiğinde o çelmeyi takan da yere kapaklanır. Herkes yaşattığını yaşar, buna inancım tam. “El-hased-i minel mahrum.” Yani kıskançlık, yoksunluktan doğar. Bugün “ben olmazsam bu işler yürümez” diyenlerin, kendi gölgesinden bile kıskananların, arkadan çevirdiği dolaplar; bir gün gelip onları da yıkacak. Yaşayanlar bir gün ölür, ağlayanlar bir gün güler. Ve kısa çöp uzun çöpten hakkını alır elbet!Çünkü önemli olan, boyun eğmeden onurlu yaşamak. Gölgesinden bile korkanların en büyük korkusu da budur: Kendine güvenen, boyun eğmeyen, onurlu insanların varlığı. Çünkü onların o gücün arkasına saklanan kibirli duruşları, ancak kendilerine ayna tutan bir cesaretle sarsılır. İşte bu yüzden; ne yaparlarsa yapsınlar, rüzgar döner elbet. Bir gün, kim bilir nerede ve nasıl, hayatın adaleti onları yakalayacak. Gönlü kırılanların, hakkı yenenlerin, hor görülenlerin; hepsinin bir adalet terazisi var, ve o terazide herkes kendi ağırlığını tartar. Bugün başkasının hakkını gasp eden, yarın kendi hakkından mahrum kalır. Ne diyordu Aşık Sefai hoca: “Özü bozuk sözü bozuk dile mihnet eylemem Bağına bağban değilsem güle mihnet eylemem Mecnununu susuz koyan çöle mihnet eylerim Derdi benim dermanımdır ele mihnet eylemem.” Bize düşen, doğruluktan şaşmamak, rüzgara göre eğilip bükülmemek. Güç sahibine mihnet eylemek, içi boş otoriteye boyun eğmek; işte asıl kaybediş budur. Çünkü sonunda ne oluyor? Hepimizin varacağı yer aynı. Yaşarken başkasının hakkını yemeyen, ölmeden önce kendi hakkını alır. Mevlana’nın dediği gibi, “Kendini bilen, Rabbini bilir.” Biz de biliriz kim nedir, ne değildir. Aşık Sefai devam eder: “Dostun ayağına turab toza kurban oluyum Varımda o yoğumda aza kurban oluyum Aşk ehlinin sofrasında tuza kurban oluyum Namertlerin sofrasında bala mihnet eylemem.” Namert sofralarına meyletmeden, hakikat yolunda yürümek; zordur ama değerdir. Çünkü sonunda kazanan, boyun eğmeden yürüyenlerdir. Elbet bir gün, doğru bildiğimiz bu yolda; yüzümüze gülüp arkamızdan iş çevirenler, kendileriyle yüzleşmek zorunda kalacaklar. İşte o gün, kısa çöp uzun çöpten hakkını alacak. O güne kadar, onurlu yaşamaktan vazgeçmeyelim. Çünkü önemli olan, rüzgara karşı dimdik durabilmek.  
Ekleme Tarihi: 01 Eylül 2024 - Pazar
Mehmet GENÇSOY

Elbet Bir Gün

Sen sanıyormusun ki çelmeyi takan, yere düşenden daha mutlu olur bu hayatta. Unutma, kötü niyetle iyi murada varılmaz. Çünkü kötülüğün kendi içinde bir geri dönüşüm sistemi vardır: Ne ekerse onu biçer insan. Bugün elinde makamdan aldığı güçle yüzünüze gülüp arkanızdan iş çevirenler, sanmasın ki bu hep böyle sürecek.

Yok öyle yağma!

Kötülük, sahibine dönmek için fırsat kollar.

Belki bugünden yarına değil, ama günü geldiğinde o çelmeyi takan da yere kapaklanır.

Herkes yaşattığını yaşar, buna inancım tam.

El-hased-i minel mahrum.” Yani kıskançlık, yoksunluktan doğar. Bugün “ben olmazsam bu işler yürümez” diyenlerin, kendi gölgesinden bile kıskananların, arkadan çevirdiği dolaplar; bir gün gelip onları da yıkacak. Yaşayanlar bir gün ölür, ağlayanlar bir gün güler. Ve kısa çöp uzun çöpten hakkını alır elbet!Çünkü önemli olan, boyun eğmeden onurlu yaşamak. Gölgesinden bile korkanların en büyük korkusu da budur: Kendine güvenen, boyun eğmeyen, onurlu insanların varlığı.

Çünkü onların o gücün arkasına saklanan kibirli duruşları, ancak kendilerine ayna tutan bir cesaretle sarsılır.

İşte bu yüzden; ne yaparlarsa yapsınlar, rüzgar döner elbet.

Bir gün, kim bilir nerede ve nasıl, hayatın adaleti onları yakalayacak. Gönlü kırılanların, hakkı yenenlerin, hor görülenlerin; hepsinin bir adalet terazisi var, ve o terazide herkes kendi ağırlığını tartar.

Bugün başkasının hakkını gasp eden, yarın kendi hakkından mahrum kalır.

Ne diyordu Aşık Sefai hoca:

“Özü bozuk sözü bozuk dile mihnet eylemem

Bağına bağban değilsem güle mihnet eylemem
Mecnununu susuz koyan çöle mihnet eylerim
Derdi benim dermanımdır ele mihnet eylemem.

Bize düşen, doğruluktan şaşmamak, rüzgara göre eğilip bükülmemek. Güç sahibine mihnet eylemek, içi boş otoriteye boyun eğmek; işte asıl kaybediş budur. Çünkü sonunda ne oluyor? Hepimizin varacağı yer aynı. Yaşarken başkasının hakkını yemeyen, ölmeden önce kendi hakkını alır. Mevlana’nın dediği gibi, “Kendini bilen, Rabbini bilir.” Biz de biliriz kim nedir, ne değildir.

Aşık Sefai devam eder:

“Dostun ayağına turab toza kurban oluyum
Varımda o yoğumda aza kurban oluyum
Aşk ehlinin sofrasında tuza kurban oluyum
Namertlerin sofrasında bala mihnet eylemem.

Namert sofralarına meyletmeden, hakikat yolunda yürümek; zordur ama değerdir.

Çünkü sonunda kazanan, boyun eğmeden yürüyenlerdir.

Elbet bir gün, doğru bildiğimiz bu yolda; yüzümüze gülüp arkamızdan iş çevirenler, kendileriyle yüzleşmek zorunda kalacaklar.

İşte o gün, kısa çöp uzun çöpten hakkını alacak.

O güne kadar, onurlu yaşamaktan vazgeçmeyelim.

Çünkü önemli olan, rüzgara karşı dimdik durabilmek.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve turk360.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.