Mehmet GENÇSOY
Köşe Yazarı
Mehmet GENÇSOY
 

"Türkiye'nin Şeker Politikası: Geleceğe Tatlı Bir Yatırım mı, Acı Bir Gerçek mi?"

Türkiye, verimli toprakları ve uygun iklimi sayesinde şeker pancarı üretiminde potansiyelini yıllardır sürdürebilen bir ülke. Ancak günümüzde, küresel rekabet ortamında Türk şeker sektörünün birçok önemli fırsat ve tehdit barındırdığı bir gerçek. Üretim kapasitesinden kaliteye, maliyetlerden destek eksikliğine kadar pek çok konu, bu sektörü daha güçlü hale getirme hedefinde önemli bir rol oynuyor.   Türkiye’deki şeker fabrikalarının, geçmişte modernize edilmesi ve yüksek kapasiteye ulaşması sektöre ciddi bir avantaj sağladı. Şeker sanayisinin yıllar içinde gelişen teknolojik altyapısı, Türkiye’nin kendi iç pazar ihtiyacını karşılayabilmesini ve hatta kaliteli üretimle yurt dışı pazarlara açılmasını sağladı. Özellikle Ortadoğu ve Kuzey Afrika’ya olan ihracat potansiyeli, Türkiye’nin kalite standartlarını yakaladığı ve bu alanda söz sahibi olabileceğini gösteriyor. İhracatta daha fazla söz sahibi olunması, küresel pazarda Türkiye’yi rekabetçi bir konuma getirebilir.   Sektörde başarının arkasında önemli bir etken de üreticiyle sanayi arasında kurulan güçlü bağ. Pancar Ekicileri Kooperatifleri gibi örnekler, şeker pancarı üreticilerini temsil ederek onların haklarını savunmada önemli bir köprü görevi görüyor. Bu tür kooperatifler sayesinde çiftçiler, fiyat politikalarında pazarlık gücüne sahip olurken, tarımsal verimliliği ve kaliteyi de artırıyor. Ancak, bu başarı hikayelerine rağmen sektörün güncel sorunları da göz ardı edilemeyecek boyutta.   Son yıllarda artan gübre, mazot ve diğer girdi maliyetleri, şeker pancarı üretiminde çiftçilerin kâr marjlarını ciddi şekilde daraltıyor. Tarımsal maliyetlerin bu denli artması, çiftçilerin şeker pancarı yerine daha kârlı ürünlere yönelme riskini doğuruyor. Bu durum, yalnızca çiftçiyi değil, tüm şeker sektörünü ve ülke ekonomisini etkileyen bir tehdit. Yine aynı şekilde, şeker pancarı üretimine yönelik yetersiz tarımsal destekler ve uzun vadeli planlama eksikliği, çiftçilerin bu alanda sürdürülebilir bir gelir elde etmesini zorlaştırıyor.   Şeker sektöründeki bir diğer önemli problem, iklim değişikliği ve su kaynaklarının kıtlığı. Şeker pancarı, büyüme sürecinde bol suya ihtiyaç duyan bir ürün. Ancak son yıllarda yaşanan kuraklık ve iklim değişiklikleri, Türkiye’nin birçok bölgesinde su kaynaklarının tükenme noktasına gelmesine yol açtı. Bu durum, şeker pancarı tarımı için sürdürülebilir bir su yönetimi gerekliliğini doğuruyor. Alternatif sulama tekniklerinin yaygınlaştırılması, su kaynaklarının daha verimli kullanılmasına katkı sağlayabilir.   Türkiye, iç pazarda artan şeker talebini karşılayamadığında ithalata yönelmek zorunda kalıyor. Bu ithalat, yerli üreticiyi zor durumda bırakırken, Türkiye’nin dışa bağımlılığını da artırıyor. Oysa yerli üreticinin korunması, sektörde istihdamı ve yerli sanayiyi güçlü kılmak adına kritik önem taşıyor. Türkiye'nin ithalat yerine yerli üreticiyi desteklemesi, iç pazarda fiyat dengesini koruyacağı gibi üreticilerin de rekabet gücünü artıracaktır.   Sektörün daha sürdürülebilir hale gelmesi için atılması gereken bazı önemli adımlar var. Öncelikle, su kaynaklarının verimli kullanımı ve kuraklıkla mücadele için sürdürülebilir tarım politikalarının geliştirilmesi şart. Şeker pancarı gibi suya ihtiyaç duyan ürünlerin üretiminde alternatif sulama yöntemlerinin uygulanması, su tasarrufunu artırabilir. Bununla birlikte, kooperatiflerin daha fazla desteklenmesi, üreticiye doğrudan sağlanacak teşviklerle sektördeki maliyetlerin düşürülmesi sağlanabilir. Bu tarz teşvikler, üreticiyi ayakta tutarken, şeker pancarının cazibesini de koruyacaktır.   İklim değişikliğine karşı daha dirençli tohum çeşitlerinin geliştirilmesi de bir başka çözüm olarak değerlendirilebilir. Türkiye, tarımsal Ar-Ge yatırımlarını artırarak iklim koşullarına dayanıklı tohumları yaygınlaştırmalı, böylece çiftçilerin iklim krizine karşı direncini artırmalıdır. Bu adımların atılmasıyla birlikte Türkiye, yalnızca kendi iç talebini karşılamakla kalmayacak, aynı zamanda uluslararası pazarda da daha rekabetçi bir konuma ulaşacaktır.   Türkiye’nin şeker üretimindeki geleceği, bu sorunların çözümünde ve sürdürülebilir tarımsal politikalarda yatıyor. Sektördeki tüm aktörlerin el birliğiyle hareket etmesi, şeker pancarı tarımının ülke ekonomisine olan katkısını artıracaktır. Bu sayede hem çiftçi kazanacak hem de ülkemiz kendi kendine yeterlilik hedefine bir adım daha yaklaşacaktır.  
Ekleme Tarihi: 13 Kasım 2024 - Çarşamba
Mehmet GENÇSOY

"Türkiye'nin Şeker Politikası: Geleceğe Tatlı Bir Yatırım mı, Acı Bir Gerçek mi?"

Türkiye, verimli toprakları ve uygun iklimi sayesinde şeker pancarı üretiminde potansiyelini yıllardır sürdürebilen bir ülke. Ancak günümüzde, küresel rekabet ortamında Türk şeker sektörünün birçok önemli fırsat ve tehdit barındırdığı bir gerçek. Üretim kapasitesinden kaliteye, maliyetlerden destek eksikliğine kadar pek çok konu, bu sektörü daha güçlü hale getirme hedefinde önemli bir rol oynuyor.

 

Türkiye’deki şeker fabrikalarının, geçmişte modernize edilmesi ve yüksek kapasiteye ulaşması sektöre ciddi bir avantaj sağladı. Şeker sanayisinin yıllar içinde gelişen teknolojik altyapısı, Türkiye’nin kendi iç pazar ihtiyacını karşılayabilmesini ve hatta kaliteli üretimle yurt dışı pazarlara açılmasını sağladı. Özellikle Ortadoğu ve Kuzey Afrika’ya olan ihracat potansiyeli, Türkiye’nin kalite standartlarını yakaladığı ve bu alanda söz sahibi olabileceğini gösteriyor. İhracatta daha fazla söz sahibi olunması, küresel pazarda Türkiye’yi rekabetçi bir konuma getirebilir.

 

Sektörde başarının arkasında önemli bir etken de üreticiyle sanayi arasında kurulan güçlü bağ. Pancar Ekicileri Kooperatifleri gibi örnekler, şeker pancarı üreticilerini temsil ederek onların haklarını savunmada önemli bir köprü görevi görüyor. Bu tür kooperatifler sayesinde çiftçiler, fiyat politikalarında pazarlık gücüne sahip olurken, tarımsal verimliliği ve kaliteyi de artırıyor. Ancak, bu başarı hikayelerine rağmen sektörün güncel sorunları da göz ardı edilemeyecek boyutta.

 

Son yıllarda artan gübre, mazot ve diğer girdi maliyetleri, şeker pancarı üretiminde çiftçilerin kâr marjlarını ciddi şekilde daraltıyor. Tarımsal maliyetlerin bu denli artması, çiftçilerin şeker pancarı yerine daha kârlı ürünlere yönelme riskini doğuruyor. Bu durum, yalnızca çiftçiyi değil, tüm şeker sektörünü ve ülke ekonomisini etkileyen bir tehdit. Yine aynı şekilde, şeker pancarı üretimine yönelik yetersiz tarımsal destekler ve uzun vadeli planlama eksikliği, çiftçilerin bu alanda sürdürülebilir bir gelir elde etmesini zorlaştırıyor.

 

Şeker sektöründeki bir diğer önemli problem, iklim değişikliği ve su kaynaklarının kıtlığı. Şeker pancarı, büyüme sürecinde bol suya ihtiyaç duyan bir ürün. Ancak son yıllarda yaşanan kuraklık ve iklim değişiklikleri, Türkiye’nin birçok bölgesinde su kaynaklarının tükenme noktasına gelmesine yol açtı. Bu durum, şeker pancarı tarımı için sürdürülebilir bir su yönetimi gerekliliğini doğuruyor. Alternatif sulama tekniklerinin yaygınlaştırılması, su kaynaklarının daha verimli kullanılmasına katkı sağlayabilir.

 

Türkiye, iç pazarda artan şeker talebini karşılayamadığında ithalata yönelmek zorunda kalıyor. Bu ithalat, yerli üreticiyi zor durumda bırakırken, Türkiye’nin dışa bağımlılığını da artırıyor. Oysa yerli üreticinin korunması, sektörde istihdamı ve yerli sanayiyi güçlü kılmak adına kritik önem taşıyor. Türkiye'nin ithalat yerine yerli üreticiyi desteklemesi, iç pazarda fiyat dengesini koruyacağı gibi üreticilerin de rekabet gücünü artıracaktır.

 

Sektörün daha sürdürülebilir hale gelmesi için atılması gereken bazı önemli adımlar var. Öncelikle, su kaynaklarının verimli kullanımı ve kuraklıkla mücadele için sürdürülebilir tarım politikalarının geliştirilmesi şart. Şeker pancarı gibi suya ihtiyaç duyan ürünlerin üretiminde alternatif sulama yöntemlerinin uygulanması, su tasarrufunu artırabilir. Bununla birlikte, kooperatiflerin daha fazla desteklenmesi, üreticiye doğrudan sağlanacak teşviklerle sektördeki maliyetlerin düşürülmesi sağlanabilir. Bu tarz teşvikler, üreticiyi ayakta tutarken, şeker pancarının cazibesini de koruyacaktır.

 

İklim değişikliğine karşı daha dirençli tohum çeşitlerinin geliştirilmesi de bir başka çözüm olarak değerlendirilebilir. Türkiye, tarımsal Ar-Ge yatırımlarını artırarak iklim koşullarına dayanıklı tohumları yaygınlaştırmalı, böylece çiftçilerin iklim krizine karşı direncini artırmalıdır. Bu adımların atılmasıyla birlikte Türkiye, yalnızca kendi iç talebini karşılamakla kalmayacak, aynı zamanda uluslararası pazarda da daha rekabetçi bir konuma ulaşacaktır.

 

Türkiye’nin şeker üretimindeki geleceği, bu sorunların çözümünde ve sürdürülebilir tarımsal politikalarda yatıyor. Sektördeki tüm aktörlerin el birliğiyle hareket etmesi, şeker pancarı tarımının ülke ekonomisine olan katkısını artıracaktır. Bu sayede hem çiftçi kazanacak hem de ülkemiz kendi kendine yeterlilik hedefine bir adım daha yaklaşacaktır.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve turk360.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.