Kayserispor, bu şehrin bir parçası, ruhu, kimliği... Ama Adanademirspor maçında kaybedilen üç puandan çok daha fazlası kaybedildi: taraftar ve yönetim arasındaki güven bağı… Geçen hafta deplasmandan alınan galibiyetle umutlanan şehir, bu hafta da iç sahada kazanır diyordu ama olmadı. Yanlış dizilişler, hatalı tercihler, teknik eksiklikler... Kayserispor’un “alınması şart” dediğimiz üç puanı rüzgarda savrulup gitti. Hadi üç puan gitti, peki ya sevgi? Peki ya o dayanışma? Nereye gitti?
Maç biter, teknik direktör Sinan Kaloğlu çıkar ekrana, istatistikleri sıralar: “20 kere ceza sahasında topla buluştuk, %85 pas isabetiyle oynadık, 35 orta yaptık.” Hani derler ya, “Matematik yalan söylemez,” ama futbolda bazen istatistikler çok şey söyler. Golleri olmayan istatistik, boş laftan ibarettir. Sinan Kaloğlu belki kendince mazeret arıyor ama Kayserispor taraftarı, ekranda “kaçan pozisyonlar” değil, tabelada “üç puan” görmek istiyor. Sahada hırs, inanç, mücadele görmek istiyor.
Ama işin asıl kızıştığı yer maç sonrası oldu. Başkan Ali Çamlı, adeta fırtınaya körükle gitti, kendi taraftarına “soysuzlar” dedi. “Dört tane soysuz bağırıyor diye biz bu görevden vazgeçmeyiz!” Hatta hızını alamayıp, “Getirin babanızı, yönetsin!” diye seslendi. Şimdi soruyorum, Türkiye’nin her yerinde taraftar “istifa” diye bağırır, bunu da en çok kendi kulübüne olan sevgisinden yapar. O “soysuzlar” dediğiniz insanlar bu kulübü her koşulda destekleyen, renklerine aşkla bağlı insanlar değil mi? Bir başkan, kendi taraftarına “soysuzlar” der mi? Biz başkan olarak sizden, saha dışında da bir liderlik beklemiyor muyuz?
Tepki gecikmedi. Kapalı Kale grubu, Başkan Çamlı’nın sözlerine sert bir yanıt verdi: “Kayserispor’un her bir neferinin soyu da sopu da bellidir!” Taraftar, yıllardır biriken öfkesini ilk kez bu kadar açık dışa vurdu. Gerçekten, yıllardır süregelen bu sorunlar artık kaynamaya başlayan bir kazana dönüştü. Taraftar haksız mı? Yoksa yıllardır çözülmeyen, hep ertelenen sorunlar mı bu tepkileri doğuruyor? “Dört tane soysuz” diye geçiştirilen o sesler, şehrin, futbolun nabzını tutan sesler değil mi?
Kayseri Milletvekili Baki Ersoy’un açıklaması, aslında durumu özetliyor: “Taraftar her zaman haklıdır.” Siyasetçiler genelde bu tür gerilimlere mesafeli durur, ama belli ki Ersoy, Kayserispor’un şehrin en büyük markası olduğunu hatırlatmak istiyor. Taraftarın sesine kulak vermenin, şehir için ne kadar önemli olduğunu vurguluyor. Haklı mı? Haklı. Kayserispor yalnızca bir futbol kulübü değil ki; Kayseri’nin ortak değeri, milyonlarca insanın gözbebeği. Taraftarla kavga ederek mi koruyacağız bu değeri?
Eski yönetici Sedat Kılıç ise daha da sertti: “Kayserispor’un hiçbir taraftarı zillet, illet, soysuz, zibidi değildir!” Yine soralım, bu sözler bir kulüp başkanına yakışır mı? Kayserispor’un gururlu taraftarını böyle itham etmek, kulübün marka değerine zarar vermez mi? Kılıç gibi isimlerin çıkıp tepki göstermesi, taraftarın şanlı bir geçmişe sahip olduğunu savunması bir tesadüf mü? Yoksa artık herkesin bildiği ama dile getiremediği bir öfkenin ifadesi mi?
Kayserispor, yalnızca bir futbol kulübü değil. Bu şehirde yıllardır toprağa kazınan, sevinçlerde ve hüzünlerde bir araya gelen kocaman bir aile… Şimdi, böylesine bir kulübü kişisel hırslarla mı yönetmek doğru? Taraftarla inatlaşarak, kulübü ayakta tutmaya çalışmak mı, yoksa şehri bir araya getirerek bu sorunları çözmek mi?
Baki Ersoy “Yiğit düştüğü yerden kalkar” diyor. Ancak o yiğidi yerden kaldıracak olan, taraftarı “soysuz” ilan eden yöneticiler değil; bu kulübü gerçekten seven, Kayseri’nin değerine değer katmak isteyen gerçek liderler olacaktır.
Bugün belki Kayserispor’un en kötü günü… Ama bu şehir, kötü günlerde daha da kenetlenir. Başkan Çamlı’nın dediği gibi dört soysuz değil, binlerce gururlu taraftar var Kayseri’de. Şimdi sormak lazım: “Sevdamız Kayserispor” diyerek bu kulübü yaşatacak olan kim?