Mehmet GENÇSOY
Köşe Yazarı
Mehmet GENÇSOY
 

Gerçek Bir Tutamak Arayışı

Hayat, uçurumun iki yakasını birleştiren, rüzgârın durmadan salladığı bir ip köprüden geçmek gibi. Korkuluk yok, güvence yok. Her adımda düşme ihtimaliyle yüzleşiyoruz. Böyle bir yolculukta insanın tutunacak bir şeyi olması şart. Ama nedir o? Bugünün dünyasında tutamak sorunu daha da karmaşık. Eskiden insanlar aileye, dostluğa, komşuluğa tutunurdu. Şimdi? Sosyal medya takipçilerine, banka hesaplarındaki rakamlara, bir türlü tatmin etmeyen kariyer basamaklarına… Sahte gülümsemelerle dolu bir dünyada, gerçek bir tebessüm bulmak bile lüks oldu. Herkes maskeli baloda dans ediyor, ama kimse kim olduğunu hatırlamıyor. Dostoyevski’nin dediği gibi: “Sözcükler tek başına insanı kırmaz. İnsanı yaralayan, sözcüklerin arkasına saklanan ikiyüzlülüktür.” Toplumdaki birçok değer artık birer vitrin süsünden ibaret. Adalet mi? O, parası olanın terazisinde tartılır. Ahlak mı? İkiyüzlülüğün cilalanmış hali. Sevgi mi? Çoğu zaman bir çıkar ilişkisinin romantik adı. Bunları gördüğünüzde tutunacak bir dal arıyorsunuz. Gerçek olan bir şey. Peki, nedir gerçek? Yusuf Atılgan hocanın belleğime kazınan Aylak Adam romanında şöyle der: "Ben, toplumdaki değerlerin ikiyüzlülüğünü, sahteliğini, gülünçlüğünü göreli beri, gülünç olmayan tek tutamağı arıyorum; gerçek sevgiyi!" Gerçek sevgiyi bulmak… İşte insanın sallantılı köprüde düşmeden yürüyebilmesi için en sağlam tutamak bu. Gerçek sevgiden türeyen dostluk, belki bir dostun omzunda ağlamaktır. Belki sıkıntınızla dertlenen, sizinle birlikte yol alan bir yoldaştır. Şanınız, şöhretiniz, makamınız varsa, dost görünümlü maskeli balo oyuncuları da hep vardır. Onlar sizinle görev süreniz, şanınız, makamınız kadar yoldadır. Maskeler düştüğünde geride yalnızca sahte yüzler kalır. Ama gerçek dost… İşte o, her koşulda yanınızdadır. Sizi makamsız, şanssız, şöhretsiz de sever. Böyle dostlara sahip çıkmalı; maskeli oyuncuları ise hayatımızdan eksiltmeliyiz. Modern çağ, insanı kendi değerlerinden koparıyor. Herkes bir yerlere koşuyor, ama nereye? Tüketim çılgınlığı, başarı hırsı, sosyal medyada onaylanma arzusu… Bunlar tutamak mı, yoksa bizi daha derine çeken birer ağırlık mı? Ben fani dediğimiz bu mekanda, bu köprüyü geçerken artık gülünç olmayan bir tutamak arıyorum. Ve şunu anladım: Gerçek bir tutamak, başkalarının hayranlığıyla değil, insanın kendi vicdanıyla inşa edilir. Yaşamın karmaşasında, sahte değerlerin gürültüsünden sıyrılıp gerçek olanı bulmak zorundayız. Yoksa sallantılı köprüden aşağı yuvarlanmak işten bile değil. Sizin tutamağınız ne? Ve o gerçekten güvenilir mi?  
Ekleme Tarihi: 03 Ocak 2025 - Cuma
Mehmet GENÇSOY

Gerçek Bir Tutamak Arayışı

Hayat, uçurumun iki yakasını birleştiren, rüzgârın durmadan salladığı bir ip köprüden geçmek gibi.

Korkuluk yok, güvence yok.

Her adımda düşme ihtimaliyle yüzleşiyoruz.

Böyle bir yolculukta insanın tutunacak bir şeyi olması şart.

Ama nedir o?

Bugünün dünyasında tutamak sorunu daha da karmaşık.

Eskiden insanlar aileye, dostluğa, komşuluğa tutunurdu.

Şimdi?

Sosyal medya takipçilerine, banka hesaplarındaki rakamlara, bir türlü tatmin etmeyen kariyer basamaklarına… Sahte gülümsemelerle dolu bir dünyada, gerçek bir tebessüm bulmak bile lüks oldu.

Herkes maskeli baloda dans ediyor, ama kimse kim olduğunu hatırlamıyor.

Dostoyevski’nin dediği gibi: “Sözcükler tek başına insanı kırmaz. İnsanı yaralayan, sözcüklerin arkasına saklanan ikiyüzlülüktür.”

Toplumdaki birçok değer artık birer vitrin süsünden ibaret.

Adalet mi?

O, parası olanın terazisinde tartılır.

Ahlak mı?

İkiyüzlülüğün cilalanmış hali.

Sevgi mi?

Çoğu zaman bir çıkar ilişkisinin romantik adı.

Bunları gördüğünüzde tutunacak bir dal arıyorsunuz.

Gerçek olan bir şey.

Peki, nedir gerçek?

Yusuf Atılgan hocanın belleğime kazınan Aylak Adam romanında şöyle der:

"Ben, toplumdaki değerlerin ikiyüzlülüğünü, sahteliğini, gülünçlüğünü göreli beri, gülünç olmayan tek tutamağı arıyorum; gerçek sevgiyi!"

Gerçek sevgiyi bulmak…

İşte insanın sallantılı köprüde düşmeden yürüyebilmesi için en sağlam tutamak bu.

Gerçek sevgiden türeyen dostluk, belki bir dostun omzunda ağlamaktır.

Belki sıkıntınızla dertlenen, sizinle birlikte yol alan bir yoldaştır.

Şanınız, şöhretiniz, makamınız varsa, dost görünümlü maskeli balo oyuncuları da hep vardır.

Onlar sizinle görev süreniz, şanınız, makamınız kadar yoldadır.

Maskeler düştüğünde geride yalnızca sahte yüzler kalır.

Ama gerçek dost…

İşte o, her koşulda yanınızdadır.

Sizi makamsız, şanssız, şöhretsiz de sever.

Böyle dostlara sahip çıkmalı; maskeli oyuncuları ise hayatımızdan eksiltmeliyiz.

Modern çağ, insanı kendi değerlerinden koparıyor.

Herkes bir yerlere koşuyor, ama nereye?

Tüketim çılgınlığı, başarı hırsı, sosyal medyada onaylanma arzusu…

Bunlar tutamak mı, yoksa bizi daha derine çeken birer ağırlık mı?

Ben fani dediğimiz bu mekanda, bu köprüyü geçerken artık gülünç olmayan bir tutamak arıyorum.

Ve şunu anladım: Gerçek bir tutamak, başkalarının hayranlığıyla değil, insanın kendi vicdanıyla inşa edilir.

Yaşamın karmaşasında, sahte değerlerin gürültüsünden sıyrılıp gerçek olanı bulmak zorundayız.

Yoksa sallantılı köprüden aşağı yuvarlanmak işten bile değil.

Sizin tutamağınız ne?

Ve o gerçekten güvenilir mi?

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve turk360.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.