Etienne de La Boétie’nin Gönüllü Kulluk eseri, insanların neden kendi istekleriyle tiranlığa boyun eğdiğini sorgulayan önemli bir eserdir. La Boétie, insanların özgürlüklerinden gönüllü olarak vazgeçtiklerini, hatta bu duruma zamanla alışarak baskıya itaat etmeyi doğal bir yaşam biçimi olarak kabul ettiklerini savunur. İki kuşak boyunca köleleştirilen bir toplum, üçüncü kuşakta özgürlüğü bilmediği için pişmanlık duymadan, gönüllü bir şekilde hizmet eder hale gelir. İşte bu tespit, günümüz insanlarının durumu için de oldukça anlamlı bir uyarıdır.
Bugün yanlış olanı alkışlıyorsak, bu aslında düşünce sistemimizin eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Yanlış olan bir fikri desteklemek, eleştirel düşüncenin kaybının göstergesidir. Bilgiye kolayca ulaşabilmemize rağmen, birçok insan sadece kendi doğrularına uyan ya da rahatsız etmeyen bilgileri kabul etmekte ve sorgulamak yerine bir tür fikirsizlik hali içinde yaşamaktadır. Bu durum, modern dünyanın gönüllü kulluk anlayışıdır: İnsanlar, yanlış olanı sorgulamak yerine, ona sarılır ve alkışlar. Böylece hem birey hem de toplum, fikirsel anlamda köleleşir.
Bir toplumda bireyler doğru ile yanlışı ayırt edemiyorsa, burada aklın devreye girmesi gerekir. Ancak dijital çağda, bilgi kirliliği ve sürekli maruz kaldığımız içerikler, insanları doğru olanı seçmekte zorlar hale getirdi. Eleştirel düşünce eksikliği, doğruyu yanlıştan ayırt edemeyen bir toplumu ortaya çıkarır. Zihinsel kölelik, bireylerin bağımsız düşünme yetisini kaybetmesine ve manipülasyonlara açık hale gelmesine neden olur. Bu da La Boétie’nin uyardığı gibi, gönüllü bir boyun eğiştir.
Yalana sahip çıkmak ise, bir insanın ahlaki değerlerini yitirdiğinin en net göstergesidir. Ahlak, insanın toplumsal düzeni koruyabilmesi için en önemli değerdir. Ancak günümüzde, doğru bilgiye kolayca erişebilecekken bile, bireylerin yalanı savunması, bir toplumun ahlaki çöküşünü işaret eder. Yalana sahip çıkmak, sadece bireysel bir ihanet değil, aynı zamanda toplumun da geleceğini karanlığa sürükleyen bir harekettir. La Boétie’nin bahsettiği gibi, köleleştirilen zihinler zamanla bu yalanı ve baskıyı, hayatın doğal bir parçası olarak kabul etmeye başlar. Özgürlüğü hiç bilmeyen bir nesil, bu baskıyı gönüllü olarak içselleştirir.
Eğer bir insan aklını ve ahlakını kiraya vermişse, La Boétie’ye göre aslında yaşamını da kaybetmiş demektir. Günümüz dünyasında bireyler, sosyal medya ve dijital platformlar aracılığıyla sürekli olarak manipülasyona maruz kalıyor. Eleştirel düşünce geliştirmeyen bireyler, zamanla kendi fikirlerini ve ahlaki değerlerini sorgulamadan başkalarına teslim eder hale geliyor. Böylece, bireyin özgürlüğü ve yaşamı da başkalarının kontrolü altına giriyor. Gönüllü kulluk, sadece bedensel değil, aynı zamanda zihinsel ve ahlaki bir teslimiyetin simgesidir.
Bugün toplumlara baktığımızda, bireylerin gönüllü olarak nasıl köleleştirildiklerini görmek mümkün. Sosyal medya algoritmaları, popüler kültür, siyasi manipülasyonlar, bireyleri sorgulamadan birer köle haline getiriyor. Yanlış olanı alkışlamak, gerçekleri reddetmek ve eleştirel düşünceden uzaklaşmak, modern dünyanın yeni kölelik biçimleridir. La Boétie’nin uyardığı gibi, eğer özgürlüğün değerini bilmeyen nesiller yetişirse, bu nesiller köleliği hayatın doğal bir parçası olarak kabul eder. İşte bu yüzden, bireylerin akıl ve ahlaklarını korumaları, bu gönüllü kulluk zincirlerini kırmanın tek yoludur.
La Boétie’nin Gönüllü Kulluk eseri, günümüz dünyasında da önemli bir rehberdir. İnsanlar, sorgulama yetisini kaybettiklerinde, akıl ve ahlaklarını başkalarına devrettiklerinde, farkında olmadan gönüllü köleler haline gelirler. Bu zincirleri kırmanın tek yolu, özgürlüğü savunmak, eleştirel düşünceyi geliştirmek ve ahlaki duruşu korumaktır. Aksi halde, sadece fiziksel değil, zihinsel ve ahlaki kölelik de kaçınılmazolacaktır.