İlhan İŞMAN
Köşe Yazarı
İlhan İŞMAN
 

“3-9 Şubat Mobbing ile Mücadele Haftası Kutlu Olsun”

2019 Yılından başlayarak her yıl şubat ayının ilk haftasını tüm yurtta ve temsilciliklerimizde Mobbing ile Mücadele Haftası olarak kutluyoruz. Bu haftanın çalışma yaşamı için hayırlara vesile olmasını diliyoruz. Bugünlerde üzerinde durmamız gereken en önemli konu : Hak, Hukuk, Adalet, Hakkaniyet Yüzyıllar öncesinden ibret almamız gereken bir söz… Ne güzel söylemiş Fatih Sultan Mehmet Aklı öldürürsen ahlak da ölür. Akıl ve ahlak öldüğünde millet bölünür. Kadı’yı satın aldığın gün adalet ölür. Adaleti öldürdüğün gün devlet de ölür. Anayasalar dünyanın bütün demokratik ülkelerinde uzlaşma metinleridir. Toplumun büyük çoğunluğunun ortak yaşam amacıyla Devlete verilen yetki ve yönetim şekilleri ile bireylerin hak ve özgürlüklerinin sınırlarının belirlendiği, hukuksal toplum sözleşmeleridir. Bu sözleşmeler hazırlanırken toplumun tüm kesimlerinin birleştikleri ve anlaştıkları geniş bir mutabakatla ortaya çıkarlar. Demokratik Hukuk Devletinin olmazsa olmaz temel unsurları olan ve denge-fren unsuru niteliğindeki Kuvvetler Ayrılığının mutlak suretle korunması gerekiyor. Adalet duygusunun kaybolduğu hiçbir devlet yapısının ayakta kalması mümkün değildir. O nedenle Adalet Mülkün Temelidir sözü tüm Mahkeme salonlarında yer bulmaktadır.   Yargının üçlü sacayağı; hakim, savcı ve avukatlardır. Sacayağından biri olmazsa veya biri işlevsiz kalırsa sacayağı devrilir. Sacayağı devrilirse de adalet devrilir.  Bu üçlü sacayağı insan haklarının, demokrasinin ve hukukun üstünlüğünün savunucularıdır. Bu sacayağının; hiçbir siyasal yapının veya düşüncenin temsilcisi olmamaları gerekir.  Bu kadim coğrafyada herkesin geleceğe güvenle bakarak yaşaması için; toplumsal uzlaşmaya ihtiyaç var. Başta yöneticilerimiz olmak üzere; fikirlere saygı duyarak birlik ve beraberliğimizi bozacak davranışlardan uzak durmamız gerekiyor. Çalışma yaşamı ile ilgili Anayasa maddesini hatırlamamızda ve hatırlatmamızda fayda var. “Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir. Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları korumak, çalışmayı desteklemek ve işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak için gerekli tedbirleri alır.”  Pekiyi ülkemizde durum böyle mi? Bir hatırlatma daha yapmakta fayda var. “Anayasa Mahkemesi kararları, kesindir. Yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” Açık yüreklilikle belirtmek isteriz ki Anayasanın bu hükmü ortadayken, toplumu ve kurumları; bunca sorunun içinde bir kez daha ayrıştırarak erişilecek bu süreç dönülmez sorunlar üretebilir. Bu girizgahı neden yaptık? Malumunuz Dernek olarak bizim misyonumuz, çalışma barışını korumak, onurlu çalışma hakkını gözetmek, beşeri sermayemiz olan deneyimli birikimli insan kaynağımızı heba etmemek, pozitif işyeri ortamlarının çoğalmasına katkı sağlamak amacıyla mobbing ile mücadele etmektir. Yıl 2010 Derneğimizi kurduk. Yıl 2011 Mobbing ile Mücadele konusunda ilk idari düzenleme olan 2011/2 Sayılı “İşyerlerinde Psikolojik Tacizin (Mobbing) Önlenmesi” Başbakanlık genelgesinin yayımlanmasına elimizden geldiğince katkı sağladık. Yıl 2024 ortada hala Müstakil bir Mobbing ile Mücadele Kanunu yok.  Hadi ülke olarak onu yapmadık, yapamadık. Pekiyi, çalışma hayatı için önemli katkılar sağlayacak İLO’nun 190 Sayılı “Çalışma Yaşamında Şiddet ve Tacizin Önlenmesi” uluslararası sözleşmesine niye imza atmıyoruz.  Biz çalışma barışı, insana yakışır iş, onurlu çalışma hakkı konularında sözleşmeyi ilk imzalayan Uruguay’dan Fiji’den daha geri mi bir ülkeyiz? Neden çalışanına değer veren bir ülke olma gayreti içerisinde değiliz. Geleceğe dönük bir vizyonla şapkamızı önümüze alıp düşünmemiz gerekiyor. Bu vesile ile İLO’nun 190 Sayılı “Çalışma Yaşamında Şiddet ve Tacizin Önlenmesi” uluslararası sözleşmesine ülkemizin de imza atması için dernek olarak açık çağrımızı tekrarlıyoruz. Şimdi asıl konumuza dönelim. Mobbing konusunda Anayasa Mahkemesi tarafından alınan kararın herkesi bağladığını bildirmek istiyor, kararı dikkatinize sunuyoruz. “Kamusal makamlar; psikolojik taciz oluşturan durumları tespitle yetinmemeli, bu tür davranışların oluşmaması ya da telafi edilmesi amacıyla etkili önlemleri hızla almalıdır. Kamusal makamların psikolojik taciz iddiaları karşısında hızlı davranarak gerçeği ortaya çıkarması, psikolojik tacizi ortadan kaldıracak, tekrarlamasını önleyecek tedbirleri alması ve mağdurun zararlarının giderilmesini sağlamalıdır.” Mobbing nedeniyle işlenen cinayetler ve intiharlar ortada. Bu sessiz çığlığa kulak vermezsek; Saadet öğretmene, Uzman hekim Ece’ye, Cerrah Doktor Mustafa’ya ve Adana Adliyesi’nde Cumhuriyet savcısı adayı Mithat Can Yalman’a; yaşadıkları mobbing nedeniyle intiharı seçen, üniformalı mesleklerdeki sayısız çalışana vefa borcumuzu nasıl ödeyeceğiz. Mobbing iddiaları nedeniyle mektup bırakarak intihar edenlere ve bu duruma kayıtsız kalmak, yok saymak ve olmamış gibi davranmak tam bir insanlık dramıdır. Çünkü Mobbing bir İnsan hakkı ihlalidir. Bu vebali nereye kadar taşıyacağız. Elimizi vicdanımıza koyup düşünmemiz gerekiyor. Anayasa mahkemesi kararına rağmen harekete geçmeyen, kararı görmezden gelen, yok sayan kurumları, yöneticileri, bu alanda faaliyet gösteren ama maalesef elini taşın altına koymaktan çekinen, Kamu Kurum ve Kuruluşlarını görev, yetki ve sorumluluklarının gereğini layıkıyla yapmaya davet ediyor, uyarmak istiyoruz. Demedi demeyin kanaatimiz odur ki “Anayasal Suç işliyorsunuz” Adalet mülkün temelidir. Gün gelir adalete siz yöneticilerin de yolunuz düşer bizden hatırlatması. Hepimizin ortak geleceği için sorumluluk taşımamız gerektiğinin altını çiziyorum. Yalnız Değilsiniz… 3-9 Şubat Mobbing ile Mücadele Haftası Kutlu Olsun.
Ekleme Tarihi: 03 Şubat 2025 - Pazartesi
İlhan İŞMAN

“3-9 Şubat Mobbing ile Mücadele Haftası Kutlu Olsun”

2019 Yılından başlayarak her yıl şubat ayının ilk haftasını tüm yurtta ve temsilciliklerimizde Mobbing ile Mücadele Haftası olarak kutluyoruz.

Bu haftanın çalışma yaşamı için hayırlara vesile olmasını diliyoruz.

Bugünlerde üzerinde durmamız gereken en önemli konu : Hak, Hukuk, Adalet, Hakkaniyet

Yüzyıllar öncesinden ibret almamız gereken bir söz… Ne güzel söylemiş Fatih Sultan Mehmet

Aklı öldürürsen ahlak da ölür.

Akıl ve ahlak öldüğünde millet bölünür.

Kadı’yı satın aldığın gün adalet ölür.

Adaleti öldürdüğün gün devlet de ölür.

Anayasalar dünyanın bütün demokratik ülkelerinde uzlaşma metinleridir. Toplumun büyük çoğunluğunun ortak yaşam amacıyla Devlete verilen yetki ve yönetim şekilleri ile bireylerin hak ve özgürlüklerinin sınırlarının belirlendiği, hukuksal toplum sözleşmeleridir. Bu sözleşmeler hazırlanırken toplumun tüm kesimlerinin birleştikleri ve anlaştıkları geniş bir mutabakatla ortaya çıkarlar. Demokratik Hukuk Devletinin olmazsa olmaz temel unsurları olan ve denge-fren unsuru niteliğindeki Kuvvetler Ayrılığının mutlak suretle korunması gerekiyor. Adalet duygusunun kaybolduğu hiçbir devlet yapısının ayakta kalması mümkün değildir. O nedenle Adalet Mülkün Temelidir sözü tüm Mahkeme salonlarında yer bulmaktadır.

 

Yargının üçlü sacayağı; hakim, savcı ve avukatlardır. Sacayağından biri olmazsa veya biri işlevsiz kalırsa sacayağı devrilir. Sacayağı devrilirse de adalet devrilir.  Bu üçlü sacayağı insan haklarının, demokrasinin ve hukukun üstünlüğünün savunucularıdır. Bu sacayağının; hiçbir siyasal yapının veya düşüncenin temsilcisi olmamaları gerekir. 

Bu kadim coğrafyada herkesin geleceğe güvenle bakarak yaşaması için; toplumsal uzlaşmaya ihtiyaç var. Başta yöneticilerimiz olmak üzere; fikirlere saygı duyarak birlik ve beraberliğimizi bozacak davranışlardan uzak durmamız gerekiyor.

Çalışma yaşamı ile ilgili Anayasa maddesini hatırlamamızda ve hatırlatmamızda fayda var. “Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir. Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları korumak, çalışmayı desteklemek ve işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak için gerekli tedbirleri alır.” 

Pekiyi ülkemizde durum böyle mi? Bir hatırlatma daha yapmakta fayda var. “Anayasa Mahkemesi kararları, kesindir. Yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” Açık yüreklilikle belirtmek isteriz ki Anayasanın bu hükmü ortadayken, toplumu ve kurumları; bunca sorunun içinde bir kez daha ayrıştırarak erişilecek bu süreç dönülmez sorunlar üretebilir.

Bu girizgahı neden yaptık?

Malumunuz Dernek olarak bizim misyonumuz, çalışma barışını korumak, onurlu çalışma hakkını gözetmek, beşeri sermayemiz olan deneyimli birikimli insan kaynağımızı heba etmemek, pozitif işyeri ortamlarının çoğalmasına katkı sağlamak amacıyla mobbing ile mücadele etmektir.

Yıl 2010 Derneğimizi kurduk. Yıl 2011 Mobbing ile Mücadele konusunda ilk idari düzenleme olan 2011/2 Sayılı “İşyerlerinde Psikolojik Tacizin (Mobbing) Önlenmesi” Başbakanlık genelgesinin yayımlanmasına elimizden geldiğince katkı sağladık. Yıl 2024 ortada hala Müstakil bir Mobbing ile Mücadele Kanunu yok. 

Hadi ülke olarak onu yapmadık, yapamadık. Pekiyi, çalışma hayatı için önemli katkılar sağlayacak İLO’nun 190 Sayılı “Çalışma Yaşamında Şiddet ve Tacizin Önlenmesi” uluslararası sözleşmesine niye imza atmıyoruz. 

Biz çalışma barışı, insana yakışır iş, onurlu çalışma hakkı konularında sözleşmeyi ilk imzalayan Uruguay’dan Fiji’den daha geri mi bir ülkeyiz? Neden çalışanına değer veren bir ülke olma gayreti içerisinde değiliz. Geleceğe dönük bir vizyonla şapkamızı önümüze alıp düşünmemiz gerekiyor.

Bu vesile ile İLO’nun 190 Sayılı “Çalışma Yaşamında Şiddet ve Tacizin Önlenmesi” uluslararası sözleşmesine ülkemizin de imza atması için dernek olarak açık çağrımızı tekrarlıyoruz.

Şimdi asıl konumuza dönelim. Mobbing konusunda Anayasa Mahkemesi tarafından alınan kararın herkesi bağladığını bildirmek istiyor, kararı dikkatinize sunuyoruz.

“Kamusal makamlar; psikolojik taciz oluşturan durumları tespitle yetinmemeli, bu tür davranışların oluşmaması ya da telafi edilmesi amacıyla etkili önlemleri hızla almalıdır. Kamusal makamların psikolojik taciz iddiaları karşısında hızlı davranarak gerçeği ortaya çıkarması, psikolojik tacizi ortadan kaldıracak, tekrarlamasını önleyecek tedbirleri alması ve mağdurun zararlarının giderilmesini sağlamalıdır.”

Mobbing nedeniyle işlenen cinayetler ve intiharlar ortada. Bu sessiz çığlığa kulak vermezsek; Saadet öğretmene, Uzman hekim Ece’ye, Cerrah Doktor Mustafa’ya ve Adana Adliyesi’nde Cumhuriyet savcısı adayı Mithat Can Yalman’a; yaşadıkları mobbing nedeniyle intiharı seçen, üniformalı mesleklerdeki sayısız çalışana vefa borcumuzu nasıl ödeyeceğiz. Mobbing iddiaları nedeniyle mektup bırakarak intihar edenlere ve bu duruma kayıtsız kalmak, yok saymak ve olmamış gibi davranmak tam bir insanlık dramıdır. Çünkü Mobbing bir İnsan hakkı ihlalidir. Bu vebali nereye kadar taşıyacağız. Elimizi vicdanımıza koyup düşünmemiz gerekiyor.

Anayasa mahkemesi kararına rağmen harekete geçmeyen, kararı görmezden gelen, yok sayan kurumları, yöneticileri, bu alanda faaliyet gösteren ama maalesef elini taşın altına koymaktan çekinen, Kamu Kurum ve Kuruluşlarını görev, yetki ve sorumluluklarının gereğini layıkıyla yapmaya davet ediyor, uyarmak istiyoruz.

Demedi demeyin kanaatimiz odur ki “Anayasal Suç işliyorsunuz”

Adalet mülkün temelidir. Gün gelir adalete siz yöneticilerin de yolunuz düşer bizden hatırlatması.

Hepimizin ortak geleceği için sorumluluk taşımamız gerektiğinin altını çiziyorum.

Yalnız Değilsiniz…

3-9 Şubat Mobbing ile Mücadele Haftası Kutlu Olsun.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve turk360.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.